10 Kasım 2016 Perşembe

BAKÜ

Bakü; kardeş ülke Azerbaycan’ın  mutlaka gezilmesi, görülmesi gereken şehri. O kadar bizden o kadar içtenler ki Bakü de olduğunuz süre boyunca kendinizi evinizde,  ülkenizde hissetmenin mutluluğunu yaşayacaksınız.

Azerbaycan’a gitmek için Türk vatandaşlarının önceden vize
almasına gerek yok, havaalanına indiğinizde pasaport kontrolüne girmeden bir form doldurup 10 dolar karşılığında kapıda vize alabiliyorsunuz. Atatürk Havaalanından sonra Haydar Aliyev havaalanındaki farkı görünce şok  olacaksınız, çok küçük ve bakımsız bir havaalanları var daha çok otogarı andırıyor. Havaalanından şehir merkezine ulaşım ise gerçekten çok zor sadece havaalanı taksileri var otobüs dahil başka  hiçbir ulaşım aracı bulmanız mümkün değil bu yüzden araba kiralamamışsanız mecbur taksiye bineceksiniz ama dikkatli olmak gerekiyor çünkü şehir taksilerinin dışında diğer taksilerin sabit bir rengi ve tabelası yok herkes bir anda çıkıp nereye gidiyorsunuz ben taksiciyim diyebiliyor  ve taksi ücretleri de gerçekten çok pahalı( Para konusunda aslında biz baştan kaybediyoruz çünkü MANAT bizim paramız karşısında daha değerli durumda, 100 TL sadece  40 MANAT ediyor).Bunun dışında ise marketler ve şehir içi ulaşım ücretleri çok ucuz. Alışveriş için markete girdiğinizde de kendinizi hiç yabancı hissetmeyeceksiniz, sanki mahallenizdeki market gibi bütün reyonlar neredeyse Türk markalarıyla dolu.Şehir içi ulaşımda ise Türkiye deki otobüslere laf ediyoruz ama Azerbaycan dakileri görünce açıkcası ben halimize şükrettim, otobüsler çok eski ve şoför çok rahat bir şekilde çekirdek çitleyebiliyor, otobüsler daha çok bizdeki minibüsler gibi ama insanların Türklere yaklaşımları her kötü şeyi unutturmaya yetiyor.


Türkiye’den geldiğinizi söylediğinizde size olan sıcak yaklaşımları ile kendinizi koyu bir muhabbetin içinde bulacaksınız hemen keyfiniz yerinde mi Türkiye nasıl, İstanbul nasıl diye soruyorlar ve klasik Anadolu insanı gibi hemen sizi misafir etmeye bir şeyler ikram etmeye çağırıyorlar.
Bakü’de hayat İstanbul dan çok farklı, insanların yaşayış tarzları, binalar, yapılar her şey alışılagelmişin dışında, binaların mimarisinden yıllarca Sovyetler birliğine bağlı yaşadıklarını anlamak hiç de zor değil, şehir tek renkten ibaret bütün binalar kum rengi yeşillik alan çok az ve yapılaşma büyük bir hızla devam ediyor benim için birkaç yıl sonra mutlaka  tekrar gidilip görmem gereken bir şehir. Yapılaşma konusunda çok iddialılar, Dubai’nin önüne geçmeyi hedeflemişler.


Yollara baktığınızda insanların genelde arazi aracı kullandığını görüyorsunuz, Azerilere göre ülkedeki en ucuz iki şeyden biri benzin(diğeri ise tabi ki doğalgaz) 1 litre benzin 1manat, benzin böyle ucuz olduğu için yakıt endişesi olmadan insanlar arazi araçları kullanıyorlar. Birde şehirdeki parkların ve heykellerin sayısı sizi şaşırtacak, neredeyse her caddede bir heykel ve park var. Bizleri en çok mutlu edecek heykel ise tabi ki Türk konsolosluğunun karşı caddesindeki Atatürk parkı ve heykeli. Azerilerin yazmasıyla MUSTAFA KAMAL ATATURK anıtı. Şehrin en güzel caddelerinden birinin adı ise İZMİR caddesi, bu caddede daha çok lüks oteller ve kafeler var.
Şehir de diğer göze çarpan detay ise yollardaki trafik ışıklarının azlığı, sürücüler belirli bir sırayla sanki ışık varmış gibi kuralarla uyarak araba kullanıyorlar, trafik ışıklarının az olması en çok yayaları zorluyor çünkü yaya geçitleri de her yerde yok. Karşıdan karşıya geçerken bayağı zorlanıyorsunuz. Trafik ışıkları gibi üst geçit sayısı da çok az bunun yanı sıra genelde şehirde yer altı geçitleri kullanılıyor.


Azerbaycan’a gidip aç kamanız imkansız, yemekler bizim damak zevkimize uygun ama kırmızı et yemek isterseniz aynı Türkiye’de ki gibi pahalı. Yemek yemek için bir yere girdiğinizde insanların size yaklaşımları çok hoşunuza gidecek Türk olduğumuzu öğrendikten sonra restoran sahibi açık bir şekilde bize, sipariş vermek  istediğimiz yemek ile ilgili bu pahalı hem de doymazsınız deyip daha uygun ve doyurucu olan “TOYUG TABAKA”(tavuk tabaka) yemeğini önerdiler, denedik gerçekten iki kişi bitiremedik o kadar da lezzetliydi ki  üstelik…
Türk kanallarına ve futboluna olan ilgide üst düzeyde, kendi televizyon kanallarında da bizim dizileri yayınlıyorlar, televizyondaki programlarında da bizimle olan bağlarını sevgilerini sık sık dile getiriyorlar, her hafta Süper lig maçlarını canlı veriyorlar, kafeler ve restoranlar doluyor taşıyor.


Hazar Denizi’nin kıyısına indiğinizde ise çok keyifli ve güzel bir yere gelmiş olacaksınız, denizin kenarında şehrin en önemli alışveriş merkezi olan PARK BULVAR’ı göreceksiniz gene her yerde olduğu gibi içeride Türk markalarını bulacaksınız, deniz kenarında ki lunaparka da uğramanızı tavsiye ederim, burada insanlar paten ve kaykay sürüyor, parktan 4-6 kişilik aile bisikletleri kiralayıp deniz kenarında geziyorlar. Bu bölgedeki caddeler de  ise İstanbul da ki Nişantaşı caddesi ya da İstinye park alışveriş merkezinde ki  gibi , dünyaca ünlü markaları bulabilirsiniz.
Son olarak kesinlikle görmeniz gereken iki yeri paylaşıyorum, içeri şehir ve şehitlik. İçeri Şehir Hazar Denizine paralel bulunan bir cadde içerisinde yer alıyor, özellikle kız kalesi, içeri şehirde görülmesi gereken yerlerden, eski kilim dokumacıları, geleneksel sanatların yapıldığı atölyeler, eski evler  size tamamen farklı bir döneme gitmişsiniz hissi veriyor. Şehitliğe gitmek için ise  şehrin her yerinden otobüslere binebilirsiniz, Şehitlik hazar denizine bakan bir tepede bulunuyor, burada Ermenilerin işgali sırasında ülkesini savunmaya çalışan askerler ve onarla bu mücadelede yardıma giden Türk askerleri yatıyor. Türk askerleri adına yapılan şehitlik ise gerçekten görülmeye değer, oraya gidip ağlamamak, tüyerinizin diken diken olmasını engellemek mümkün değil. Kırmızı mermerden yapılan anıtın etrafındaki mermer sütunlarda Türk askerlerinin isimleri, nereli oldukları, doğum tarihleri ve hangi cephede savaştıkları tek tek yazılmış, Kırmızı mermer anıtın üzerinde yazan şu not ise iki ülke arasındaki hiç kopmayacak bağı en iyi şekilde özetliyor;


25 Mayıs – 17 Kasım tarihleri arasında cereyan eden Kafkas harekatında Nuri Paşa komutasındaki Türk Kafkas ordusu, Gence, Gökçay, Aksu, Kürdemir ve Şamahı istikametlerinde taaruzlarına devamla 16 Eylül 1918 tarihinde Bakü’ye girerek Azerbaycan’ı müteakiben devam eden muharebeler sonucunda Karabağ ve Dağıstan’ı düşman işgalinden kurtarmıştır. Bu harekatla kahraman Mehmetçik Azerbaycan’ın bağımsızlığı uğrunda Azeri kardeşleri ile omuz omuza savaşmış ve 1130 şehit vermiştir. Onlar, Azerbaycan’ın her yerinde bir çok isimsiz mezarda, ikinci vatanlarında yatmaktadır.İşte bu anıt kardeşlik uğruna canlarını seve seve feda eden, AYRILIR MI GÖNÜL CANDAN TÜRKİYE AZERBAYCANDAN düsturunu yüreklerimize perçinleyen o muhterem askerlerin, şehit Mehmetçiğin anısına dikilmiştir. Ruhları şad olsun”.


Azerbaycan da kendinizi evinizde hissetmenin güzelliğini yaşayacaksınız, hem yurtdışı gezisi yapmış olacak hem de kendi dilinizi konuşacak, kültürü ve misafirperverliğiyle size çok benzeyen ve sizi seven insanların içinde olacaksınız. Sırf bu hazzı yaşamak bile Bakü’ye gitmek için yeterli sebep olabilir…






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder